Türkiye’nin Kürt sorunu yok, DTP sorunu var







Gerginlik ve şiddet”… Bu iki kelime DTP’nin yerel seçim stratejisi. AKP sosyal yardım stratejisini kömür ve makarnadan beyaz eşyaya terfi ettirirken, CHP çarşaf açılımını tekke ve zaviyelere kadar genişletirken; DTP’liler de kendilerine oy verecek kitleyi; “Ya bizimsin ya da toprağın” anlayışıyla polis panzerlerinin, biberli suların önüne atmaya devam ediyor.
Son bir haftadır yine Abdullah Öcalan bahanesiyle yaşananlar bunu iyice ortaya koydu. DTP şiddete ne kadar sarılırsa, halkı ne kadar tahrik eder sokaklara dökerse, polisle çatıştırıp göz altına alınmasını sağlarsa daha çok oy alacağını düşünüyor. Hesabını bunun üzerine yapmış. Bir siyasi partinin varlığını şiddet üzre bina etmeye çalışması, insanın aklının pek alacağı bir durum değil. Ama burası Türkiye… Daha önce de belirttiğimiz gibi sapla samanın sıkça karıştığı ve akıl tutulmasının hayatın en olağan durumu olduğu bir ülke… Kürtlerin iyiliği ve varlık zemini için yola çıktığını söyleyen bir parti; taş atmak gibi bir suçlamayla onlarca Kürt çocuğu hapislerde geleceklerini yitirirken; hiçbir siyasi ve hukuki girişimle gündeme gelmeyip; yılda 3-4 kez Abdullah Öcalan’ın yakalanışı, yok Türkiye getirilişi yok doğum günü yok, ergenliğe geçiş günü gibi bahanelerle başta çocuklar olmak üzere yeni gözaltılara zemin hazırlarken; ‘demokratik hak’ aradığını söylüyorsa; akıl tutulması demeyip de ne diyelim.? Kendileri dışında Diyarbakır’da miting düzenlemek isteyen bir siyasi partiyi ‘şiddetle’ tehdit etmek de bu demokratik hakkın başka bir yolu! DTP geçtiğimiz genel seçimlerde düşen oylarının öfkesi ve yaklaşan yerel seçimlerde oylarının bu düşüşün daha da belirgin olacağından duyduğu panikle; şiddete sarılmaya devam ediyor. Geçen mayıs ayında ‘şiddetten, silahtan uzak duralım’ çağrıları yaparken siyasette sıkça rastladığımız ‘dün dündür’ anlayışıyla bugün “DTP’ye oy vermeyen Kürt değildir. AKP’ye oy veren halkımızın inkarına oy verecektir.’ gibi kafatasçı söylemlere imza atan Ahmet Türk, Diyarbakır sokaklarında kendisine bağıran emniyet müdürlerine; Ankara’nın rakımlı tepelerine kurulmuş olmanın verdiği özgüvenle ‘benimle böyle konuşamazsınız’ diye çıkışan Aysel Tuğluk, otobüs tepelerinde, parti aday toplantılarında kutsal şiddet çağrıları yapıp duran Emine Ayna ve diğerleri… Hangi birini sayalım ki… Onların kafasındaki Türkiye de, Kürdistan da iyice belirginleşti. Bol bol öfke, intikam, şiddet. Tabi bu tabanları için seçtikleri dünya. Kendilerine ise gökten zembille indikleri ve seçilmiş ermişler topluluğu oldukları için bol rakımlı tepeler, entel meclisleri ve sıkça ‘demokratik hak’ söylemleri… “Vatan, millet, Diyarbakır” edebiyatı anlayacağınız… Gecikmiş, eksik, seçim yatırımı veya kaçak neyle eleştirecek olursak olalım, ‘TRT 6, kürdolojiler, Erbil’de yapılan Abant toplantısı vs’ gibi bu coğrafyada ‘iyi şeyler’ olurken bile öfkelerinden ve siyasi hesaplarından bir an olsun sıyrılamayan bu siyasetçilerden ve onların yönetici sıfatıyla bulunduğu bir partiden Kürt halkına yarar gelmeyeceği ortada. Kürtler bugün DTP’nin kendilerine biçtiği elbiseyi de, kefeni de bütün hatlarıyla görmek zorundalar. Ve çok şükür biliyoruz ki; kendilerini boy aynasında görerek bütün Kürtlerin hamisi olduklarını sayan bu siyasi anlayışın taraftarları giderek azalıyor. Ölüm yerine hayatı kutsayanlar artıyor bir başka deyişle… Zaten bu kopan gürültü de bunun göstergesi. Yazının başlığında dediğim gibi bizim yani Kürt, Türk, Kürt bu coğrafyanın insanlarının artık bir Kürt sorunu yok bana göre, olsa olsa Kürtlerin ve Türklerin DTP sorunu var.

2 yorum:

  1. kürtlerin tek sorunu doguda Ülkü Ocakları sayısının azlıgı Mhp bunuda halladerse görün kürtleri nasıl bozkürt oluyorlar

    YanıtlaSil
  2. BU Makaleyi yazana çok tesekkrler cok guzel bir yorum olmuş BOZKURT_58 sivas-ulaş tan Habib

    YanıtlaSil

Not:Eğer bu bloğa üyeliğiniz yoksa,aşağıda yorumlama biçiminden anonimi seçerek yorumunuzu bırakabilirsiniz.