TÜRK DÜNYASI'NDA MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ







Ruslar’ın, Çar İvan Grozni’den başlayan ve I.Petro döneminde sistemleştirilen bir politikaları vardır. Bu politika “Sıcak denizlere inmek” şeklinde özetlenebilir. Yayılmacı bir politikadır. Çar İvan Grozni’nin, Batıya ve Güneye doğru yayılması, o günün şartları altında mümkün değildi. Batısında ve güneyinde devrin en güçlü devleti Osmanlı İmparatorluğu vardı. Bu büyük gücün varlığı İvan Grozni’yi doğuya yönelmeye mecbur etti. Doğuya giderken takip edebileceği iki yol vardı. Hazar Denizinin güneyine inerek, İran üzerinden Orta Asya’ya ulaşmak yahut Hazar Denizinin kuzeyinden İdil (Volga) boyunu takip ederek Orta Asya’ya ulaşmak. Birinci yolda İran gibi güçlü bir devletin olması, ikinci yolun tercih edilmesine sebeb oldu. Ve Ruslar bu yoldan hareket ederek, 1551’de Çuvaşistan’ı, 1552’de Tataristan’ı işgal ettiler. Daha sonraları Sibirya üzerinden Orta Asya’ya indiler. 1800’lü yıllarda artık Orta Asya’nın işgali için bir engel kalmamıştı. Dağıstan’da Şeyh Şamil direnişinin kırılması ile boş kalan ordularını Orta Asya’ya yolladılar. Yedi Sular Bölgesinden Kırgızistan’a girerek kısa zamanda Orta Asya’yı ve son direnç noktaları olan Hivye, Hokand ve Buhara Hanlıklarını işgal ettiler. Ruslar’ın bu yayılmacı emelleri ve zalim tutumları Türk topluluklarında büyük bir nefret ve dikkatle izlenmiştir. Rusların zalim davranışları, daha Çarlık Rusyası zamanında Milliyetçi hareketlerin doğmasına sebeb olmuştur. Rus İmparatorluğu içindeki Kırım ve Volga Tatarları, modern milliyetçilikten ilk etkilenen Türk İslam ulusları olmuşlardır. Onların sayesinde milliyetçilik, tüm Türk Dünyasına bir ideoloji olarak yayılma imkanı bulmuştur. Şeyh Şamil’in destanımsı mücadelesi, Kuzey Kafkasya halklarının hiç unutmadığı bir mücadele olarak nesilden nesile aktarılmış ve Kuzey Kafkasya’da milliyetçi hareketleri hep ayakta tutmuştur. Denilebilir ki, Kuzey Kafkasya Türkleri, hiçbir zaman Rusya’nın tam boyunduruğu altına girmemişlerdir. Kırım Tatarlarından Gaspıralı İsmail Bey, Cafer Seyit Kırımer, Şah Cihan, Volga Tatarlarından Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, Ayaz İshaki, Batulla Taymaz ilk aklımıza geliveren milliyetçi aydınlardır. Komünizmin Çarlık Rusyası ile olan mücadelesinde milliyetçiler bütünüyle Komünistleri desteklediler. Lenin’in “Halklara Özgürlük” sözü Türk Milliyetçilerinin Çarlık Rusyası’ndan kurtulma istek ve arzuları, onların komünistlerle birlikte olmalarına yolaçtı. Fakat komünistler ülkede hakimiyetlerini sağlamalaştırınca, bütün işbirlikçilerini yokettiler. M.Emin Resülzade, Hüseyinzade Ali Bey, Hüseyin Cavid, Ahmet Cevat, Sultan Galiyev, Zeki Velidi Togan gibi şahsiyetler ya öldürüldüler ya da ülke dışına kaçmak zorunda bırakıldılar. Bu arada Türkistan’da Korbaşılar, Kuşçubaşı Eşref Bey, Hacı Sami Bey gibi tecrübeli ittihatçılar tarafından organize edildiği için 1937’lere kadar mücadeleyi devam ettirdi. 1937’de son Korbaşı Şir Hikmet Bey’in ülkeyi terk etmesiyle bu hareket de sona erdirildi. Ve 1937 yılı, tüm Türk bölgelerinde milliyetçilerin hasadı bekleyen başaklar gibi biçildiği bir yıl olarak hafızalara nakş edildi. İkinci dünya savaşı yıllarında bilhassa Kafkasya ve Kırım’da, Almanya destekli kurtuluş hareketleri ortaya çıktı. Almanların kurduğu Türkistan taburları, Ruslara karşı savaşa girdiler. Fakat Almanlar savaşı kaybedince, Kırım Tatarları, Karaçaylar, Ahıska Türkleri, Balkarlar ve Çeçenler özgürlük mücadelelerinin sonucunu çok pahalı bir şekilde ödediler. Stalin’in hışmına uğrayarak, çoluk çocuk, yaşlı genç bakılmadan, tümü yurtlarından alınarak, Orta Asya’nın çeşitli bölgelerine, Sibirya’ya sürgün edildiler. Korkunç katliamlara, sonu gelmez acılara sebebiyet vermesine rağmen özgürlük mücadelesi hiç durmadı. Stalin celladının ölümünden sonra, Kruşov döneminde, Çeçenler, Karaçaylar, Balkarlar ve Kırım Tatarları’nın yurtlarına dönmelerine izin verildi. Tabii ki, bu dönemde ortaya çıkan ve bugün de özgürlük mücadelesine yılmadan devam eden Mustafa Cemil Kırımoğlu’nu burada anmamak hakka vefasızlık olurdu.20.yy ikinci yarısından itibaren milliyetçilik kavramına “İnsan hakları” kavramı da eklendi. Mücadelenin boyutu böylece biraz daha genişletildi. Türk olmayan bir kısım halklar ve kişiler de, mücadeleye bu sayede destek verdiler. 1980’lere Brejnev’le gelen Sovyet toplumu, bu arada tankların, Çekoslovakya’daki özgürlük ateşini nasıl söndürdüklerini de gördüler. 1985 yılında Sovyetler Birliği’nin başına Mihail Gorbaçov geldi. Gorbaçov, sistemdeki aksaklıkların meydana getirdiği içinden çıkılmaz ekonomik bunalımın giderilebilmesi için, batılı ülkeler tarafından kendisine önerilen, (bilhassa ABD tarafından) reformlara başladı. Bu Sovyetler için sonun başlangıcı oldu. Oldukça hafif bir yumuşama gösteren rejim, Sovyetleri meydana getiren halkların kimlik arayışları ve isyanlarıyla karşılaştı. Artık Sovyetler Birliği’nin her tarafında milli kimlikleri için ayaklanan, hak arayan yüzlerce kuruluş ortaya çıktı.Önce Baltık ülkelerinde başlayan Halk hareketleri, diğer cumhuriyetlere sıçradı. Doğu Almanlar Berlin duvarını yıkarak, Batı Almanya ile kucaklaştılar. Dayanışma Sendikası Polonya’da iktidarı ele geçirdi. Azerbaycan’da Halk Cephesi, Özbekistan’da “Birlik” Hareketi açık bir şekilde komünistlere karşı verdiği özgürlük mücadelesini meydanlara taşıdılar. Bu arada bölgesel kimlik çatışmaları da görülmeye başladı. Abhaz-Gürcü, Moldovan-Gagavuz, Ahıskalılar-Özbek, Kırgız-Özbek, Moldovan-Rus gibi.... Bu dönemde Sovyetler Birliği, tam bir, kaynayan cadı kazanına dönmüştü. Ortaya çıkan olayların sebebi, yaratılmak istenen Sovyet insanı ve unutturulmaya çalışılan milliyetlerdi.Bu kargaşa ortamında Türk Cumhuriyetlerinde ve Türk bölgelerinde Milliyetçi, özgürlük mücadelesi veren kuruluşlar filizlendi. Bunlar;- Azerbaycan Halk Cephesi- Özbekistan "Birlik" Halk Hareketi- Kazakistan Alaş-Orda Hareketi- Türkmenistan Ağız “Birlik” Hareketi- Kırgızistan Alaş-Başan Hareketi- Tataristan Özek Cemiyeti- Çuvaş Kalkınma Partisi- Türk Halkları Asamblesi- Türk Dünyası Gençler “Birliği”- Kırım Milli İttifak Hareketi- Balkarya Töre Teşkilatı’dır.

3 yorum:

  1. Türk dünyası mezhep bölünmüşlüğünü halletmeli, çağı anlayan ve ağa uygun bir İslami felese oluşturmalıdır. Milli duyguarı gençliğin benliğinden söküp alan koyu mezhepci cemmat kültürü ve kokuşmuş çağ dışı din yorumlarının yerine koyulacak Türk İslam alhakı felsefesinin iskeletinin oluştuğu gün tarihte ilk kez büyük Türk birliği yoluna girilecektir.

    YanıtlaSil
  2. VATAN ESAS DURUŞLA DEĞİL İYİ BİR ATIŞLA BEKLENİR .

    HARAMA EŞ KALLEŞE DOST OLMAYIN İSTERİM

    ÇEVRESİNE DUYARLI OLMAYANLAR DOSTUMUZ DEĞİLDİR
    TÜEK DÜNYANIN OKSİJENİ CAN SİMİDİDİR . DTH iletişim . Dünya Türk Hareketi

    YanıtlaSil
  3. free greek constantinupolis!!!!!!!

    all turkey is greek land!!!!!!!

    go back to mongolia turkomongol pigs!!!!!

    we will be back.....

    YanıtlaSil

Not:Eğer bu bloğa üyeliğiniz yoksa,aşağıda yorumlama biçiminden anonimi seçerek yorumunuzu bırakabilirsiniz.